Bitkiler | Konular | Kitaplar

Elma dolması ya da uyum yaratmak

Yolda yürürken boynuma sarıldılar; şapur şupur öptüler beni... "Size çok şey borçluyuz, hayatımızı kurtardınız," dediler. "Allah Allah n'oluyor yahu.." diyemeden, "Size ne kadar teşekkür etsek azdır... Radyoda, Gölgede Muhabbet programınızda anlattıklarınız için özellikle de elma dolması tarifiniz için çok teşekkür ederiz," dediler, bir daha öptüler yanaklarımdan... "Anlatın bakayım niye öpüyorsunuz beni?" dedim. Anlattılar.

Elma dolması tarifi verirken arada da konuşmuşum. Bir yandan yemek tarifi verirken bir yandan da aklıma takılanları iç içe anlatmışım: Aynen etli biber dolması gibi pişiriliyor. Malzeme farklı... Yan yana gelmeyeceğini, uyum yaratmayacaklarını düşündüğümüz malzemeden farklı bir tat yakalamaya çalışıyoruz. Altı tane yeşil büyük elma, ev kadınının bildiği kadar dolma içi hazırlamak için kıyma, biraz kuşbaşından daha ince kıyılmış et, dolmalık fıstık, kara biber, tülbende bağlanmış tarhun, ince kıyılmış badem, kuru kayısı, biraz pirinç, soğan, rendelenmiş bir ufak domates, bir büyük bardak su ve de ille de genel istek üzerine bir büyük salkım siyah üzüm...

Herkes diyor ki: "Bunlar yan yana olmaz." Her şey karşıtını içinde taşıyor. Yaşam ölümü, sevgi nefreti... Dostluk ihaneti, başkaldırılar yeni kölelik biçimlerini... Demokrasi faşizmi... Büyük iddialar kof fikirleri.. İlkbahar yazı... Sonbahar kışı... Siyah beyazı... Her şey karşıtıyla var olabiliyor. Ciddiyet, asık surat, namus bekçiliği, laubaliliği, saldırganlığı ve sululuğu barındırıyor içinde... Her şeyin karşıtıyla, uymazıyla varolabildiği gerçeğiyle yüzleştiği anda insan ister istemez kendine şu soruyu sormak zorunda kalıyor.. Benim varoluş nedenlerimden biri olan 'öteki' kim? Onu anlamaya, çözmeye çalışarak kendimi yeniden keşfedebilir miyim? Aslında 'öteki' dediğin 'sen'sin... Dolmanın içine koyulacak malzemeleri bir güzel karıp, bir kaşık yağda pembeleştireceksin. Bir yandan da siyah üzümleri soyacaksın. Eh, fark yaratmak istiyorsan farklı bir tat, uyum peşindeysen azıcık emek vereceksin. Dolmanın içini pembeleşince ateşten alıp hafif soğumaya bırakacaksın. Elmaların içini oyup, soğuk suya atacaksın, birer birer alıp bildiğin biber dolması gibi dolduracaksın.

MEYVEYLE ET YAN YANA
Ahmet Özhan'ın muhteşem yorumuyla dinlediğim bir ilahi diyor ki: "Aynayı tuttum yüzüme Ali göründü gözüme Nazar eyledim ben özüme Ali göründü gözüme.." Uzun zamandır üstünde çalıştığım anılar kitabımın adını da Aynayı Tuttum Yüzüme koydum. Birey özüne nazar eylediği zaman, korkularıyla, açmazlarıyla, sevinçleriyle, kabuslarıyla, başarılarıyla ve yenilgileriyle açıkça yüzleşmeyi göze aldığında, kaçtığının hep saklanmaya çalıştığının, 'öteki' olduğunun bilincine varıyor. Meyvelerle et yan yana pişirilir mi? Bir uyum, bir lezzet çıkar mı? Çıkmaz olur mu anlattığım yemek tarifi Kanuni Sultan Süleyman'ın baş yemeği... Sabah kahvaltısında bile istiyor. Üzümlü, etli elma dolması... Tarhunu zeytinyağında soyulmuş kara üzümlerle çevirirken ince kıyılmış, kabuğu soyulmuş bademleri ve kuru kayısıları da katacaksın. Bir süre sonra tarhunu sardığın tülbendi çıkar. Tarhun uzun zaman kalırsa yemeğin tadını bozar. Hazırladığın karışımın ortasına dolma içiyle doldurduğun elmaları yerleştir. Elmaların üstünü örtecek kadar suyu dök tencereye, koy kısık ama çok kısık ateşin üstüne... Kontrol et. Elmalar da suyunu bırakınca dolma havasını bulur. Aman çok açma ateşi, dağıtırsın elmaları... Getir sofraya "Yahu bir tane daha yok mu?" diye millet birbirini yesin. Uymaz dediğin meyvelerle, etin ustaca harmanlanmasından çıkan yepyeni tat damağından kolay kolay gitmez. Ülkemizin de, dünyamızın da en aşılmaz gibi duran sorunu, 'ötekine varamamak..' Senden farklı düşüneni, bakanı, yorumlayanı kendini net görebilmek için çözmek zorundasın.. Saldırıyorsa nefsini müdafaa ederken anlayabileceği dili kullanacaksın ki o da kendine baksın, ayna tutsun yüzüne ve çözsün kendini.. Toplumsal gerilimlerde de ikili çatışmalarda da en hayırlı yöntem budur.

AYRILIK ŞART MI?
Beş yıldır evliymişler. Son zamanlarda geçinemiyorlarmış. Aralarındaki uyum yitmiş gitmiş. Boşanmaya karar vermişler. Sabah evden çıkarken "Akşama eşyalarımı alıp taşınıyorum. Son bir sofra kur. Yiyelim, ayrılalım," demiş karısına... Karısı da "Artık uyuşamıyoruz. Birlikteliğimizin bir tadı kalmadı. Sen benden çok farklısın. Ben siyah diyorum, sen beyaz.. Ben gündüz bakıyorum her şeye sen gece gece..." Kocası işe gitmiş, evin hanımı radyoda beni dinlemeye koyulmuş. Bir yandan elma dolması tarifini vermişim bir yandan da demişim ki: " Farklı siyasal görüşlere, farklı etnik kökenlere, ana dillere, siyasal tercihlere, bakışlara, yorumlara, cinsel tercihlere, varolma biçimlerine saygıyla yaklaşmak zorundayız. Yan yana gelemeyeceğini düşündüğümüz tatlar bir araya geldiklerinde mükemmel bir uyum yaratırlar." Sofraya oturmuşlar, "Etli elma dolması mı olurmuş? Uydurmuş Ali Poyrazoğlu," demiş. Sessizce yemişler yemeklerini... "Başka yok mu?" demiş kocası.. "Kalmadı, hepsini sildin süpürdün," demiş evin hanımı.. Kocası da demiş ki "Elma, kayısı, üzüm, kıyma, badem... Beş benzemezler yan yana olursa biz haydi haydi bir arada olmayı beceririz." "Bakarsın bizim uymaz yanlarımızdan da bir güzellik çıkar," demişler. Boşanmaktan vazgeçmişler. Aradan dört ay geçmiş. Şimdi çok mutlularmış. Hanım da hamileymiş. Ne öptüler beni, ne öptüler, teşekkürler ettiler. Ayrılırken "Çocuğumuzun adını Ali koyacağız," dediler. "Yok artık o kadar da abartmayın," dedim.. Damat, "Yok benim babamın adı Ali'ydi de ondan," eyiverdi..